İttihat Terakki’nin tam iktidar olduğu dönemde orduda ciddi bir yapılanmaya gidildi. Ordu, tasfiye harekatıyla yeniden yapılandırıldı. Balkan Savaşları’ndaki deneyimden hareketle ve gelen savaşın yaklaşmakta olduğu bilinciyle de ciddi tedbirler alındı. Diğer yandan unutmamak lazım ki, Çanakkale Savaşı Osmanlı için ölüm-kalım savaşıydı. Türkler, Balkan Savaşı’na kadar savaşlarda, vatan duygusunu pek ön plana çıkartmamıştı. Kaybedilen yer artık gitmişti, geriye kalan tek yer anavatan ve İstanbul’du. Kafkaslardaki uzak diyarlardan, Yemen’den, Hicaz’dan çekildiğinizde yaşayacağın, sığınacağın yer vardı. Çanakkale’yi kaybettiğinizde yaşayacak yeriniz yok demekti. Yani Çanakkale Savaşı’nın kaybedilmesi, vatanın kaybedilmesi anlamıyla denk geliyordu. Bu nedenle Çanakkale’deki direniş, Osmanlı’nın son bir parlaması, son zaferidir.
İşte bu yüzden Çanakkale Zaferi Batılı Emperyalistlere, ABD-AB Emperyalistlerine “Çanakkale Geçilmez!”, dedirten şanlı bir zaferdir. Ve bu zaferde en büyük pay sahibi de büyük askeri dehası ile savaşa yön veren Mustafa Kemal’dir! Çanakkale Zaferi, bu savaşın komutanı olan Mustafa Kemal’den bağımsız düşünülemez, Mustafa Kemal’den bağımsız anlatılamaz.
Çanakkale Zaferi, büyük kahramanlar yaratmıştır. Nusret Mayın Gemisi, Yüzbaşı Hakkı Bey, Seyit Onbaşı, Albay Cevat Bey, 57’inci Alay, Onbeşlikler ve tabiî Mustafa Kemal bu kahramanlardan adını bildiğimiz bazılarıdır sadece.
BU şanlı Çanakkale Zaferi, Milli Mücadele’nin Cumhuriyetin önsözüdür. Çanakkale ise Mustafa Kemal’in tarih sahnesine ve Türk milletinin huzuruna çıktığı devler savaşıdır. Türk milletine kutlu olsun.