2.dünya savaşı sonrası soğuk Almanya’sında emperyalizme savaş açtığını söyleyen ulrike meinhof adlı gazeteci kadın, belki de zamanının hem kurbanı, hem de kahramanıydı. Çelişkileriyle, kimileri için asi bir katil, kimileri için de insanlık için savaşan bir masum oldu.
Almanya 1930’lar… Hitler ve Naziler, birinci dünya savaşının mağlubiyet küllerinden doğdu, yoksulluktan beslendi, kinle kenetlendi. Ekonomik krizden önce Parlamento’da yüzde üçe bile ulaşamayan Naziler, 1932 seçimlerinde yüzde33’e tırmanmıştı.
Ulrike’nin babası Werner Meinhof, Hitler hayranıydı ve Nazi faşizmini şekillendiren sanat tarihçilerinden biri oldu. Hatta altı aylık kızı Ulrike’yi, Nazi Düşüncelerini yaymakla mükellef Oltenburg Grubu’na en genç üye olarak kaydettirdi.
Bir iki sene içinde, Weimar’ın pastırma yazı, bir cehenneme dönmüştü. Ulrike’nin çocukluğunun geçtiği Oldenburg’da, 1935 yılının aşırı sıcak geçen Temmuz’unda, belediye, “huzur, düzen ve güvenlik” adına Yahudi çocuklarının Hunte Nehri’nde yüzmelerini yasaklamıştı.
Ulrike’nin annesi Ingeborge ve babası Werner Meinhof 1928 yılında evlendiler. Çiftin iki kızından ilki olan Weinke 1931 yılında, Ulrike ise 1934 yılında Dünya’ya geldi. Babası, Ulrike altı yaşındayken öldü. Bunun üzerine annesi, daha sonra Ulrike’nin manevi annesi ve mentoru olacak Renate Riemeck’i aldı.
Ulrike, babasının ardından, annesini de çocuk yaşta kaybetti. Ulrike, daha sonra “ annem ölünce bütün dünyam öldü” diyecekti. İki küçük kızın vasiliklerini Renate Riemeck üstlendi.
Ulrike, çok iyi bir öğrenci olmakla birlikte daha çocuk yaşlarda isyankâr yüzünü göstermeye başlamıştı. Üniversitede, sol edebiyat ve akımlarla tanıştı. Komünizm, uzun yıllar boyunca Almanya’da tehlikeli bir şeydi. Temel insan hakları için didinen, neredeyse kimsenin konuşmamasına karşın Yahudilere karşı uygulanmış sistematik vahşeti dillendiren, pasifizmi ve anti-militarizmi savunan bir öğrenciydi.
Hatta arkadaşları, nükleer silahlanmaya karşı direndiği ve anti atomik ölüm komitesi sözcüsü olduğu için ona “ Atom Ulrike “ lakabını takmıştı. 1959 yılında yasaklı komünist partisine katılıp Kontret isimli radikal sol dergide şef redaktör ve başyazar olarak çalışmaya başlayınca hayatı değişti. Makaleleri çok ses getiriyor, zamanın siyasilerini zorluyor, kimi muktediri rahatsız ettiği için dava üstüne dava açılıyordu.
1961 yılında, Kontret dergisinin kurucusu ve yayımcılarından biri olan Klaus Rainer Röhl ile evlendi. Breugel’in resimlerindeki şenlikleri anımsatan bir coşkuyla evlendiler; ikiz kızları oldu. Fakat evlilikleri 1968 yılında sonlandı. O yıllarda, Avrupa’nın pek çok yerinde de olduğu gibi, Almanya’da da öğrenci hareketleri hızlanmış, sokaklar kaynamaya başlamıştı. Ulrike, inandıkları için daha aktif mücadele etmek istese de gazeteci kimliğinden vazgeçmek istemiyordu. Bu yolla her kesime ulaşıyor, muhabirliği sayesinde sessiz ya da sesi kesilmiş kesimlerin sesi olabiliyordu.
Öğrenci protestolarının çığ gibi kabardığı günlerde, Andreas Baader ve arkadaşları sokaklarda Vietnam Savaşı’nı protesto ediyordu. Baader, bir kundaklama olayından dolayı tutuklanınca, kız arkadaşı Ulrike ‘ye ulaşıp, ondan yardım istedi. Ulrike, polis eşliğindeki Baader ile röportaj yapmak için izin alır. İkili hararetli bir şekilde konuşurken, kar maskeli, gaz tabancalı ve susturucularıyla diğer arkadaşları içeriye girerler. Biri, kütüphane görevlisini vurur. Artık Ulrike Meinhof arananlar listesindedir. Kaçırma hadisesinin ardından Berlin’in dört bir tarafın Ulrike Meinof’un “aranıyor” posterleri asılıp Cinayet teşebbüsünden tutuklanması talep edilen saygın gazetecinin başına 10 bin Mark konmuştur. Ulrike Meinhof’un bundan sonraki iki senesi film gibidir. Andreas Baader ve arkadaşlarıyla birlikte Kızıl Ordu Fraksiyonu ‘nu RAF) kurar. İki sene boyunca pek çok banka soygununa ve bombalama olayına karışırlar.
Ulrike’nin imzası, sadece sokaklarda gerçekleştirilen eylemlerde değil, RAF’in manifestoları ve makalelerinin altında vardı. Ulrike, “Batı Avrupa’da bazı demokrasiler iskambil kâğıdından yapılmış evler gibi. Kullanmaya kalktığınızda hemen yıkılıyor” diyordu. Öyleyse o iskambil kâğıtlarını devirmek gerekiyordu. Bir süre sonra grubun, “Baader-Meinhof Çetesi” olarak adlandırılmaya başlanmasının nedeni belki de buydu; Ulrike, Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun düşünsel çatısını inşa etmişti. Bu yazılar ve eylemler, 1972 yılında son landı. Ulrike ve arkadaşları, bir gece için Fritz Rodewald adlı hocanın evinde gizlenmek istediler. Onların RAF üyesi olduğundan şüphelenen Rodewald polise haber verince Baader, Meinhof ve diğerleri yakalandı. İki sene süren mahkemede, Meinhof, Baader, Ensslin ve Raspe, dört cinayet, 54 cinayet teşebbüsü ve gizli teşkilat kurmaktan dolayı yargılandı.
İki sene boyunca hapishanede tecrit edilen Ulrike, 9 Mayıs 1976 yılında odasında havludan kesilerek yapılmış bir halata asılı halde bulundu. Ulrike Meinhof’un devlet tarafından öldürüldüğüne inanılıyor. Cenazesine 4000’e yakın insan gelmiş, toplu protestoya dönüşmüştür